2021’in En Beğenilen / Beğendiğim Filmleri

Koca bir yılı masaya yatırmak mı, yoksa son aylarda izlenen 2021 yapımı filmlerin listesini yapmak mı?

Benim yolum: son aylarda izlediğim 2021 yapımı filmlerden sevdiklerimi ekleyip, koca bir yıl ne izlediğimi hatırlamak için listelerini çok sevdiğim birkaç yayına göz atmak olacak.

Başlıyorum! En iyiden en kötüye ya da tam tersi bir sıralama ile hazırladığım bir liste değil. Çünkü “o yetkili merci” ben değilim.

The Worst Person in the World

Listeye onunla başladım çünkü sinemada izlerken de, filmden çıkıp eve gelince de, uyuyup uyandığım zaman da… Film üzerine düşünmem ve onu hissetmem birkaç günümü aldı.

Nazik, tutkulu, romantik, iyimser… Julie, hayatında çalkantılı bir dönemde. Bu, hayatında çok önemli olabilecek bir aşamadan korkan birinin destansı, iç çatışmalı, dışa vurumlu, uyumuş bir hikayesi. Julie’ya hayat veren Renate Reinsve, performansıyla Cannes’da En İyi Kadın Oyuncu ödülünü aldı. Filmin diğer yıldız oyuncusu Anders Danielsen Lie ise izlemeye hiç doyamadıklarımdan. Kendisi, 2021 yapımı Bergman Island filminde de şahane!

The Green Knight

Görselliği ayrı, hikaye anlatımı ayrı güzel. En bilinen Kral Artur hikayelerinden olan “Sir Gawain and the Green Knight”ın yönetmen David Lowery tarafından yorumlanış şekli baya hoşuma gitti. Karanlık ya da keşif dolu bir rüya gibi…

Dev Patel, Kral Arthur’u (Sean Harris) etkilemeye ve canavar bir ağaç adamın (Ralph Ineson) kafasını kesmeye hevesli olan toy bir şövalye olan Gawain’i oynuyor. Bulunduğu + bulunmadığı tüm sahneler çok etkileyici.

Passing / Netflix’te

İzledikten sonra üzerimde bıraktığı etkiyi düşününce, 2021 içinde izlediğim en çarpıcı filmlerdendi. Oyunculuktan yazar-yönetmenliğe sıçrayan Rebecca Hall, bu işi zarafet ve zeka dolu yaptığı için pek çok güzel sözü hak ediyor bence.

Nella Larsen romanının hassas ve melankolik uyarlaması olan Passing, Tessa Thompson ve Ruth Negga; 1920’lerde, eski arkadaş olan ve yıllar sonra New York’ta karşılaşan iki hali vakti yerinde siyah kadını olarak canlandırıyor. Filme dair kısa notlarımı şuraya ekliyorum.

The Power of the Dog / Netflix’te

Hemen hemen pek çok listede yılın en iyi filmi olarak gösterilen The Power of the Dog, bu övgüleri sonuna kadar hak ediyor. Ne izleyeceğini çok düşünmeden, ortalama bir Netflix filmiyle karşılayacağına yükselerek açılan bu filmden, böylesi çarpıcı bir hikayeyle karşılaşmak ne mutlu etti.

The Piano’nun yayınlanmasından yirmi sekiz yıl sonra, yönetmen Jane Campion bize Yeni Zelanda’nın vahşi doğasında çekilmiş başka bir atmosferik dönem draması getiriyor. The Power of the Dog, önceki yapımından daha karanlık, daha tuhaf ve çarpıcı bir şekilde sürükleyici / merak uyandırıcı. Benedict Cumberbatch, Jesse Plemons ve Kirsten Dunst ne harikalar yan yana. Film hakkındaki kısa notları buraya ekliyorum.

Quo vadis, Aida?

Baştan sona ruhen yıkıcı bir film ama amaçlanan etki bu zaten. Filmi izlemek oldukça yorucu bir deneyim.

Srebrenica kasabasına açıyoruz gözleri. Bu kabus için rehberimiz, şu anda Birleşmiş Milletler birliklerine tercümanlık yapan eski bir öğretmen olan Aida (Jasna Đuričić); güvenli bölge sığınağında barış gücü askerleri tarafından korunacak binlerce vatandaş arasında ailesinin de olmasını sağlamaya çalışıyor. Jasna Đuričić, şahane!

Luca

2020 ve 2021’de ne kadar güzel şey oldu, tartışılır? Filmlere yansıyan karanlık atmosfer de bunu destekliyor sanki. O yüzden bir lokma da olsa insanın içini ısıtan sahnelere açız resmen. Luca’yı da güle oynaya ekliyorum bu listeye.

İnsan olmanın varoluşsal krizine odaklanan bir dizi filmden sonra, Pixar’ın “Gerçekten bir ruha sahip olmak ne anlama gelir?” gibi sorulardan kaçınan “Luca” gibi bir film çıkardığını görmek ne güzel.

Luca, resifin ötesindeki dünyayı keşfetmeye can atan bir deniz canavarıdır. Karaya çıkınca insan şekline gireceğini biliyor ama Luca gibi iyi çocuklar kuralları çiğnemiyor. sorusunu sorar. İtalyan setli ,nazik detaylı, yalın zevkli bir animasyon. “Luca” kısa ve tatlı bir Avrupa tatili yapıyormuş gibi hissettiriyor.

Azor | Mubi’de

Bu filmi, yüksek estetik seviyesine ve temposu düşse de sürükleyici hikayesine istinaden ekliyorum. Azor hakkında ilk fark edilen şey ise ne kadar gerçek hissettirdiği. Yıl 1980, konum Buenos Aires, Arjantin. İsviçreli bir bankacı ve eşinin buralarda ne işi var?

Nobody

“Yılın en iyi filmi” listelerinde karşıma çıkmasına şaşırdım ilk başta, çünkü “insanlığın içe dönük” sorunlarını masaya yatırmıyordu. İzledikten sonra da fikrim çok değişmedi ama kendi türü içinde düşününce ve yine “insanımız” çıkınca her konunun altından sevmeye başladım.

Aç-bitir tadında, temposu hep yüksek. Filmin yıldızı Bob Odenkirk izlemeye bayıldığım bir isim. Bu karaktere cuk olmuş. Odenkirk, evindeki bir hırsızlık girişiminin ardından, benliğini serbest bırakmak zorunda olduğu (ailesinden gizlediği kimliğini bir de) hallerin içinde bulur kendini. Ya da bile isteye girer o hallere. Oradan konu Rus mafyasına, gizemli bir geçmişine uzanır. Hutch karakteri görünüşte sıradan bir adam ama… Film, eğlenceli, heyecan verici, biraz da John Wick ruhu barındıran şahsına münhasır bir film.

1960’ların sonlarında Belfast’ta yaşayan bir ailenin hayatını konu alıyor ve 21 Ocak’ta Birleşik Krallık sinemalarında vizyona girecek olan Troubles’ın patlak vermesiyle başlıyor.

Ayrıca galasında 10 yaşındaki Jude Hill filminin yıldızı oldu.

Film, zamanın sosyal ve politik kargaşasının ortasında, karakterinin çocukluğunu araştırıyor.

Belfast

Yönetmen Kenneth Branagh, 1960’ların sonlarına Belfast’a götürüyor bizi ve yürek burkan sahnelerle dolu bir hikayeyi gözümüzün önüne koyuyor. Belfast işçi sınıfında büyüyen Protestan bir çocuk hakkındaki siyah-beyaz filmin oyuncu kadrosu ise şöyle; Judi Dench, Jamie Dornan, Caitriona Balfe ve genç oyuncu Jude Hill. Şiddet ve gerilim olay örgüsünün çoğunu oluştursa da, filmdeki en iyi anlar; çocuk oyuncu Hill’in neşeli sahneleri.

Bergman Island

Başrollerini Vicky Krieps, Tim Roth, Mia Wasikowska ve Anders Danielsen Lie’nin paylaştığı film, görüntü ve hikaye anlatımıyla izlemekten keyif aldığım filmlerden oldu. Yönetmen Mia Hansen-Løve’ın yaptığı her şey şahane olacak herhalde. Bergman Island, yönetmen için ilham almanın ne anlama geldiğini inceleyen sahnelerle dolu olurken, zaman zaman da dokunaklı anlarla şahane bir görsellik sunuyor.

The Hand of God / Netflix

“Öyle burkulmaz, böyle burkulur o yürek” diyen bir film daha. Paolo Sorrentino’nun 1980’lerde Napoli’de geçen bu büyüme hikayesi, detaylarıyla kalpleri çalmaya müsait. Gerçekliğin, zaman ve mekanın romantik+sevgi dolu bir portresi.

Bu film de dahil olmak üzere, Netflix’te yer alan o sevdiğimiz yönetmenlerin filmlerin yazısını da buraya ekliyorum.

Henüz İzlemediğim ve Yılın İyileri Listesinde Karşıma Çıkanlar

Bu listede izlemek için aşırı heyecanladığım filmler var.

The Lost Daughter

Netflix yapımı neden Türkiye’de hala yayında değil bilmiyorum. Maggie Gyllenhaal’ın ilk yönetmenlik denemesi. Ebeveyn bağlılığının karanlık tarafı hakkında bir hikayeye odaklanıyor. Olivia Colman, Dakota Johnson başroldeki isimlerden.

The French Dispatch

Sinemada izleyeceğim diye heyecanlanırken, uygun seansa bir türlü gidememek! Wes Anderson ne çekse izlerim, kısmet ne zamana.

The Souvenir Part II

İlkini sevmiştim, bunu da severim zaar. Film bir açıdan, sanatın hayatın önümüze çıkardığı şeylerle başa çıkmamıza, anlamamıza ve iyileştirmemize yardımcı olabileceği kurnaz ve şaşırtıcı yollarla da ilgili.

Licorice Pizza

Oy! Bir an önce izlemek istiyorum. Paul Thomas Anderson’ın son filmi Licorice Pizza, yönetmenin son yıllardaki en neşeli yapımı olarak geçiyor. Alana Haim (Haim grubundan) ve Cooper Hoffman (son zamanlarda sık sık Anderson ile birlikte çalışan Philip Seymour Hoffman’ın oğlu), 1973’te San Fernando Vadisi’nde yaşayan iki genç olan Alana Kane ve Gary Valentine’ı canlandırıyor. Yetişkinlerin dünyasının ne kadar berbat olabileceğinin ve ilk aşkın duygularıyla hareket etmenin nasıl bir şey olduğunun hüzünlü bir hatırlatıcısı.

West Side Story

Sinemaya sakladığım ama henüz izleyemediğim, övgülerini duydukça heyecanlandığım bir film. Steven Spielberg’in yeniden uyarlaması olan klasik bir hikaye!

Saint Maud

Korku türünde olduğu için izlemek için can atmıyorum ama hakkında okuduğum eleştirilere de kulaklarımı kapatmadım. Küçük bir İngiliz sahil kasabasında yaşayan ve sağlık yardımcısı olan Maud’un (Morfydd Clark) hikayesi. Saint Maud, çarpık inanç ve saplantının bir portresi olduğu kadar bir karakter çalışması ve düşük bütçeli bir korku filmi. “Bazıları için inancın getirdiği rahatlık çok daha karanlık bir şeye dönüşebilir.”

Summer of Soul

Ay, izlemek için içim gidiyor. Harlem’deki Mount Morris Park’ta hafta sonu boyunca düzenlenen konserde Sly and the Family Stone’dan Nina Simone’a, Stevie Wonder’dan Mahalia Jackson’a kadar herkes yer aldı. Konser filme alındı, ancak görüntüler 50 yıl boyunca bir bodrum katında kaldı. Şimdi çok önemli bir an hakkında bir belgesel haline getirildi.

Nightmare Alley

Guillermo del Toro’nun William Lindsay Gresham’ın 1946’da yılında yayınlanan aynı adlı romanının çarpıcı bir uyarlaması olarak geçiyor. Oyuncu kadrosu ise Willem Dafoe, Rooney Mara, Bradley Cooper, Cate Blanchett…

Petite Maman

Sevilen birine veda etmek her zaman zordur, ancak özellikle çocukken, Petite Maman, sekiz yaşındaki Nelly’nin (Joséphine Sanz) hikayesine zarif bir şekilde dahil oluyor. Seni de heyecanla bekliyor Petit Maman.

Drive My Car

Tabii ki seni de izlemek için heyecanlıyım! Yönetmen Ryusuke Hamaguchi, hikâye anlatımı, ileri geri diyaloglar yoluyla gizemli ve gizli benliklerimizi nasıl anlamaya çalıştığımızı vurgulayan uzun ve iki yönlü bir yola davet ediyor.

The Tragedy of Macbeth

Joel Coen’in Ethan Coen’siz çektiği ilk film. The Tragedy of Macbeth ile görsel olarak muhteşem ve psikolojik olarak zorlu bir Shakespeare uyarlaması sunuyor gibi.

The Humans

Oyun yazarı Stephen Karam’ın ilk yönetmenlik denemesi. The Humans, 2016 Tony Ödüllü oyununun uyarlaması.

Annette

Adam Driver ve Marion Cotillard’ın başrolünde yer aldığı bu “tuhaf” müzikal, 2021 Cannes Film Festivali’ni başlatan yapımdı.

Parallel Mothers

Kapanış! Pedro Almodovar’ın son çektiği filmle coşuyor içim.

Be the first to comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir