Netflix Yapımı Passing Hakkında Kısa Notlar | Konusu, Oyuncular

Netflix’in en yeni yapımlarından olan Passing, Nella Larsen’in 1929 tarihli romanının film uyarlaması. “Az çoktur” diyen bir film kesinlikle. Son dakikaya kadar izledikten sonra ve hatta üstüne uyuyup uyandıktan sonra daha da anlamlanan bir hikayaye dönüşüyor.

Oyuncu Rebecca Hall’un ilk yönetmenlik denemesi (aynı zamanda senaryoda ona ait) olduğu için de, filmi hevesle açtım. Irksal kimlik üzerine şık ve zarif bir çalışma. Filmin siyah-beyaz olması da, başlı başına bir özne gibi duruyor karşımızda. Ten rengi sorununu zarif bir şekilde çözen net bir monokromla çekilmiş bir film.

2021 Sundance Film Festivali’nde de hayranlık uyandırdığı söylenenlerden. Başrollerinde; Ruth Negga ve Tessa Thompson’ın oynadığı Passing şu anahtar kelimelere sahip: Siyah-beyaz, caz müzik detaylı, sade, dokunaklı. Irene Redfield (Thompson) ve Clare Kendry (Negga), Clare’in topluma kendisinin gerçekten bir siyah kadın olduğunu açıklamayı reddetmesinin tam ortasında, yaşadıkları dünyanın gidişatıyla yüzleşen iki ayrı arkadaşı canlandırıyor.

İzlediğimiz her şey, yaşamlarından ince bir kesit. O yüzden de her şey dolu dolu hissediliyor.

Passing Filminin Konusu

Passing, 1920’lerin New York’unda ırk ayrımcılığı döneminde geçen iki siyah kadının dünyasına fokuslanıyor. Şehirde, eski arkadaşların karşılaşmalarıyla başlıyor her şey. Her biri “renk çizgisinin zıt taraflarında” farklı hayatlar yaşadıklarını keşfediyor. Clare, siyah olduğunu bilmeyen beyaz kocasıyla Manhattan’da yaşıyor; Irene, siyahi bir doktor olan kocası ve iki çocuğuyla Harlem’de yaşıyor. İki kadının tesadüfi karşılaşması bir saplantıya yol açar ve bu da ırk ve cinsiyet kimliği, baskı konularında daha derin bir keşifle ilerlememizi sağlar.

Hall’un filminin aydınlattığı şey, “geçiş” deneyimin evrenselliğidir. Hiç kimse toplum tarafından kendilerine atanan kimlik kategorilerine tam olarak uymaz; her insan, herhangi bir etiketin açıklama gücünden daha karmaşıktır.

Irene ailesiyle birlikte Siyah kültürünü kutlarken, Clare beyaz bir kadın olarak “geçer”. Şans eseri bir karşılaşmadan sonra, eski çocukluk arkadaşları yeniden bağlanır ve hayatları karmaşık bir şekilde iç içe geçer.

Netflix-Passing film

Rebecca Hall Neden Bu Hikayeyi Seçti?

Rebecca Hall’un bu hikayeyle kişisel bir bağlantısı var. İlk başta, İngiliz aktris Hall, film hakkındaki planlarını açıklandığında kamuoyunda şüpheyle karşılandı. Ancak Hall’un iki ırklı kökleri var. Ünlü oyuncunun annesi Hollandalı beyaz bir opera sanatçısı olan Maria Ewing. Ewing’in babası ise Afrika kökenli.

Yıllar boyu oyunculuk kariyeri için uğraşan Hall , on yıldan fazla bir süredir de, kimilerinin yapmaya hakkı olmadığını söylediği bir filmin yönetmeni olarak ikinci bir kariyer inşa etmek için mücadele ediyor.

Hall, 20’li yaşlarının başında kitapla ilk karşılaştığını ve bir ilham dalgası hissettiğini hatırlıyor: “Orada oturmuş kitap okuyordum ve birden onu görmeye başlayabildim: O iki yüz, çay odasında birbirlerini görüyorlardı ve aklıma şu fikir geldi: Irene’in bakış açısından bakmak ve size bakan birini anlatmak. Bunu gerçekten hissettim ve çok güçlüydü, siyah beyazdı kafamda.”

Diğer rollere geliyorum…

André Holland ve Alexander Skarsgård da kadroda. İkisine de sıkı sıkı sarılıyorum. André Holland, Irene karakterinin kocası Brian’ı ve Alexander Skarsgård ise Clare’in kocası John’u oynuyor. Perde arkasında başka şahane isimler de var: Devonté Hynes (Blood Orange) klasik müzikten ilham alan filmin müziklerine imzasını attı.

Başrol oyuncusu Tessa Thompson senaryoyu ilk okuduğunda hissettiklerini şöyle özzetliyor:

Kitaba ne kadar sadık olduğu ve kaynak materyali nasıl yeni ve daha derin şekillerde anlamamı sağladığı için beni çok etkiledi.

Be the first to comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir