Bu ilham kısmını azıcık açmak isterim. Sahneleri izlemeye başladıkça; hayal kurduran, zihnimde yeni kanallar açan, içime heyecan veren gibi gibi… Çünkü Paris bir de! İnsanın içine durduk yere ilham veren bir şehir.
Paris’te geçen / çekilen filmler kategorisi oldukça geniş olduğu için derleme + toplama bir içerik yapmaya çalıştım. Yoksa uzuyor gidiyor ve o yazı da asla bitmiyor. Zaten, diğer yazılarda da olduğu gibi yeni filmler izledikçe listeleri güncelliyorum.
Paris’te geçen ilham verici filmler
Midnight in Paris / 2010
Adında Paris geçen bir filmle açılışı yapmaktan memnuniyet duyarım. “Paris Turizm Ofisi” tarafından çekilmiş gibi duran bir film ne de olsa. Woody Allen’ın “şehirler” konseptinde çektiği filmlerden en sevdiğim, galiba.
Bu şehirde olmanın nasıl güzel güzel bir şey olduğunu anlatan tatta, lezzetli bir film. Midnight in Paris, zaman zaman bir turist gezi rehberine de dönüşüyor.
Amélie / 2001
Ee, tabii ki! Paris’in Montmartre semtinde geçen bu tuhaf; mutluluk ve aşk hikayesi, çekilmiş en başarılı ve uluslararası üne kavuşmuş Fransız filmlerinden.
Eksantrik bir kadın olan Amelie, Montmartre’de yaşıyor ve insanların mutlu olmasına yardım etmeye karar veriyor. Lokasyon da Paris zaten. Daha ne olsun!
Before Sunset / 2004
Before Sunrise’dan (1995) sonra, Before Midnight’tan (2013) önce çekilen Before Sunset; Celine ve Jesse’nin yeniden aşık olurken Paris’e gezintiye davet ediyor.
Paris’i bu şekilde görmeyi hep çok sevdim.
The Da Vinci Code / 2006
Heyecan dorukta, Paris karşımızda! Yazar Dan Brown’un kitabından sinemaya uyarlanan “The Da Vinci Code”, kendini tekrar tekrar izlettirebilen filmlerden. Louvre Müzesi’ne gitmek için heyecan uyandıran detaylara sahip. İzlemek için oldukça güçlü bir detay hem de.
Moulin Rouge / 2001
Yönetmen Baz Lurhmann, Moulin Rouge isimli bu müzikal filmiyle zirveye oturmayı başarıyor. Montmartre’nin güzel sokaklarında ve görkemli kırmızı yel değirmeninin içinde geçen Moulin Rouge, Nicole Kidman’ın canlandırdığı aktris ve fahişe Satine ile ona aşık olan meteliksiz yazar Ewan McGregor’un hikayesi. Bu filmin kostümden set tasarımına, müziğe ve sinematografiye kadar her detayı çok çarpıcı.
Charade / 1963
Charade, Audrey Hepburn’ün canlandırdığı genç bir Amerikalıyı canlandırdığı şık bir komedi-gerilim filmi. Filmle ilgili notlara bakarken, genellikle “Hitchcock’un hiç yapmadığı en iyi film” olarak tanımlandığını okudum! Güçlü tanımını hak ediyor. Cary Grant ve Hepburn’un hatırı sayılır bir karizması ve kimyası bir yana, Paris sokakları da ilavesi işte.
Paris, je t’aime / 2006
Dünyanın dört bir yanından tanınmış 20 yönetmenin “Paris, je t’aime” (Paris, Seni Seviyorum) filminde buluştuğu ve her biri Paris’in farklı bir bölümünde geçen, farklı yönetmen / oyuncu kadrosuna sahip kısa filmlerden oluşan keyifli bir yapım.
Paris, je t’aime, bu ışıklar şehrine içgörülü ve çok kültürlü bir bakış sunuyor.
La Vie En Rose / 2007
Marion Cotillard bu filmdeki rolüyle, “En İyi Kadın Oyuncu” Oscar’ını, Altın Küre’nin, Bafta’nın, César’ın sahibi oldu. Filmde, Fransa’nın en sevilen şarkıcılarından Edith Piaf’ın hayatının müzikal hikayesini izliyoruz. Cotillard, gerçek bir Fransız ikonunun zorlu hayatının muhteşem bir şekilde aktarıyor. Paris sokaklarının vaatler arasında olduğunu hatırlatayım.
Yolun bundan sonraki kısmına yürüyerek devam edeceğiz. Yolu Paris’ten geçen, ortasından Paris geçen filmleri ekliyorum.
The Devil Wears Prada / 2006
Funny Face / 1957
Inception / 2010
Sabrina / 1954
Marie Antoinette / 2006
Ratatouille / 2007
Paris When It Sizzles / 1964
The Dreamers / 2003
Breathless / 1960
Julie & Julia / 2009
2 Days in Paris / 2007
Inglourious Basterds / 2009
The Tourist / 2010
Hotel Chevalier / 2007