Daha yazıyı yazmadan başlığı atığım için, giriş cümlesi bulmakta zorlanıyorum şu an.
Peki, neden “Starbucks’a neden gitmeliyiz?” başlığı karşıladı sizi? Geçmiş fotoğrafları temizlerken, karşıma çıkan Starbucks’da çekilmiş kareler yüzünden olmuş denebilir.
Sandviçler, kahveler, rahat koltuklar… Hep bi’ orada geçmiş, geçtiğimiz aylar.
İnanılmaz manevi bir duygum olmamasına karşın, bence güzel bir iletişim kurduk gizliden gizliye.
Benim gözümde artıları şöyle;
-Mekana girdin, çıktın, oturdun, kalktın kimsenin umru değil ya hani, ne güzel bir şey. Anne – babalardan da yeri geldiğinde bu özgürlüğü talep ettiğimiz olmuştur.
-Tamam, biraz ayıp belki ama açmayı, simiti alıp, oturup rahatça yiyebiliyorsun.
–Yaşasın internet! Belki de ilk sıraya yazılacak madde olmalıydı.
-Sandviçler çok şahane. Emmental peynirli olan favoridir.
–Arkadaş trafiğe takılıp, buluşma yerine yarım saat rötarlı gelecekse, o durumda insana Starbucks’ın koltuğu çok yakışır mesela.
-Artık gide gele çalışanlarla da bir samimiyet kurunca, mahalle bakkalı diyaloğuna da bağlıyorsun yeri gelince.
-Ee bir filtre kahvelerini de içerim tabii. Short boy alternatifinin olması süperdir.
-Nişantaşı, Esentepe / Gayrettepe şube favorimdir.
Son durum şöyle;
Kahveyi short boy içtim, dışarıdan simit getirdim, interneti bedavaya kullandım, lavabo işlerini hallettim…!!
STARBUCKS’A NEDEN GİTMELİYİZ?