2007 yapımı film The Bucket List, açılışındaki kahve sahnesiyle insanı çok güzel karşılıyor kesinlikle. Jack Nicholson’ın canlandırdığı Edward karakteri, sürmekte olan davasının tam ortasında keyifli bir şekilde fincanına kahvesini koyar. Belli ki bayılıyor o lezzete. Fincanına koyduktan sonra da kendi kendine “Kopi Luwak. Dünyanın en nadide içeceği”, der.
Zaten o saatten sonra filme konsantre ol olabilirsen. Kahveyi düşlemek, hatta bizzat onun içtiği kahveyi istemek zihin hücrelerinde dönüp dolaşır.
Morgan Freeman ve Jack Nicholson’ın oynadığı The Bucket List filminde Edward Cole (Jack Nicholson), hastaneleri olan bir sağlık milyoneri. Kanser teşhisi konduğunda, kendi hastanelerinden birinde hasta odasını başka bir kanser hastası olan Carter Chambers (Morgan Freeman) ile paylaşmak zorunda kalır. Chambers, hastanede kaldıkları süre boyunca, ölmeden önce yapmak istediği şeyleriden oluşan bir liste hazırlar; Cole elini listeye aldığında, maddeleri günceller ve Chambers’ı listeyi beraber gerçekleştirmeleri konusunda ikna eder. Filmin geri kalanı da; listedeki her maddeyi yerine getirme yolculukları etrafında dönüyor.
Konu başlığına geri dönüyorum ve Kopi Luwak mevzsunu açıyorum.
Jack Nicholson’ın çoğu karakteri gibi, Edward Cole da bol miktarda parası olan eksantrik bir insan. Sosyal ve ekonomik durumunun izin verdiği eksantrikliklerinden biri de; dünyadaki en nadir kahvesinin tadına bayılıyor oluşu. Kopi luwak stoğunu termosuyla yanında taşımayı tercih ediyor.
Chambers’ın ise Cole’un tam tersi. Kopi luwak’tan korkuyor çünkü nasıl yapıldığını biliyor. Her bir kahve meyvesi, insanlar ona dokunmadan önce misk kedisinin sindirim sisteminden geçer. Bu durumu, kopi luwak’ın eşsiz geçmişinden en başından habersiz olan Cole’la paylaştığında ise ikisi iyi bir kahkaha atar.
Chambers, Cole’a kopi luwak hakkında bilgilerin ye aldığı şu kağıdı verir:
“Kopi luwak dünyanın en pahalı kahvesidir. Bazıları için, “gerçek olamayacak kadar iyi” kategorisinin altındadır. Çekirdeklerin yetiştiği Sumatra köyünde bir vahşi kedi türü yaşar. Bu kediler, çekirdekleri yer, sindirir ve ardından dışkıyla atarlar. Daha sonra köylüler, dışkıları toplayıp işlerler. Kopi luwak’a eşsiz tadını ve aromasını veren çekirdeklerin ve vahşi kedilerin mide sıvılarının birleşimidir.”
Peki, kopi luwak içmek güvenli midir?
Evet. Morgan Freeman’ın şüpheleri olsa da, kopi luwak’ı içmek tamamen güvenli. Kopi luwak’ın % 100’ü Endonezya’nın Java kentindeki yabani misk kedilerinin dışkılarından elde ediliyor, bunlar işlenmeden ve kavurma için hazırlanmadan önce birçok kez yıkanıyor ve kurutuluyor. Aslında, düşük tanenli, düşük asitli bir kahve olduğundan ve diğer kahve türlerinde bulunmayan pek çok yarara sahip olduğundan, diğer kahve çeşitlerini içmekten daha güvenli olduğunu bile söylüyorlar.
Sumatra’nın yanı sıra kopi luwak, güneydoğu Asya’nın diğer bölgelerinde de bulunabilir. Bununla birlikte, genel fikir birliği şu yönde; en iyi kopi luwak kahvesinin, yalnızca en tatlı, en olgun kahve meyvelerini seçmede mükemmel bir tada sahip oldukları için, onu çok daha lezzetli bir kahve yapan Endonezya’nın Java misk kedilerinden geldiği yönündedir.