Under the Tuscan Sun Seven Bu Filmleri de İzler

Anahtar kelimelerin güzelliği: Toskana, uzaklar, güneş, kendini keşfediş…

Toskana konusunda hali hazırda mevcut olan takıntının en büyük destekleyicilerden olan Under the Tuscan Sun, kalplerde yeri ayrı olan filmlerden. Başrolünde yer alan Diane Lane, kötü hissettiren bir boşanmadan sonra dürtüsel olarak kendini yollara vurur ve seyahatin devam eden günlerinde İtalya’da bir ev satın alır (o la la la). Satın aldığı yeri, kendi evi haline getirirken yeni ülkesini (ve kendisini) öğrenerek hayatını yeniden bir araya getirmeye başlar.

30’larında yepyeni bir yerde yeniden başlamak isteyen herkes için umut veren bir film değil de nedir!?!?!?

İşte bu yazının konusu da; izlerken Under the Tuscan Sun keyfi veren yapımlar! Listedeki filmleri izledikten sonra; “illa da kalkıp başka ülkeye gidip yeni başlangıç yapmakla bitmiyor olay, değişimi istemek önemli” demek serbest. Hayal kurmak da serbest!

Eat Pray Love | Netflix

Listeye başlamak için en nokta atış filmlerden! Elizabeth Gilbert’in çok satan romanına dayanan Eat Pray Love’da Julia Roberts; Hindistan, İtalya ve Endonezya’ya yaptığı yolculuklarla yaşam sevincini geri kazanmak isteyen 30’lu yaşlarının başında bir kadını canlandırıyor.

Günlük iş koşturması ve kişisel yaşamı dengelemek, duygusal ve manevi bir bedel alabilir. İnsanın taaaa derinlerden gelen seyahat tutkusunu körükleyen bir film.

Julie & Julia

Şef Julia Child’ın Mastering the Art of French Cooking kitabındaki her tarifi pişirmek için yola çıkan ve yolculuğunun en yüksek ve bazen de yürek burkan iniş çıkışlarını belgeleyen bir yazar hakkındaki bu film, iyi hissetmek için mutlaka izlenmesi gerekenlerden.

2009 yapımı Julie & Julia’da “yaratıcılık” için uzun bir yol kat edilmesi gerektiğinin altı çiziliyor. İşten ayrılmak veya şehirden kaçmak gibi sert bir şey yapmadan da hayatınızda nasıl bir değişiklik yapacağınıza dair ilham verici bir yapım.

Celeste and Jesse Forever | Netflix

Eşinizden ayrıldığınızda arkadaşlık bağı devam edebilir mi? Bu 2012 yapımı, Rashida Jones ve Andy Samberg’in başrolünde yer aldığı drama, duygusal gelişim yolunda acı verici deneyimlerin hatta boşanmanın bile gerekli olabileceğini vurgulamaya çalışıyor, keyifli detaylarla anlatmaya çalışıyor.

Lost in Translation

Yönetmen koltuğunda Sofia Coppola’nın yer aldığı yeri ayrı olan filmlerden. Scarlett Johansson’ın canlandırdığı yalnız bir yeni evli karakter ile arkadaş olan orta yaşlı film yıldızının (Bill Murray’in canlandırdığı) hikayesi. Tokyo’da geçen Lost in Translation, hiç beklemediğiniz yerde ve zamanda anlamlı bağlantıların kurulabileceğinin harika bir hatırlatıcısı.

A Room with a View

Floransa’da geçen bu İngiliz romantizmi, E.M. Forste’ın aynı adlı romanından uyarlama. Yönetmen James Ivory ve yapımcı İsmail Merchant tarafından hayata geçirilen film, aklı başında bir romantik komedinin mihenk taşı adeta.

“Kendimi arıyorken olmaktan korktuğum yerdeyim” tadında adeta.

A Good Year

2006 yapımı (çekileli 15 sene olduğuna inanmak zor) A Good Year, konforlu sayılabilecek yeni başlangıçlar için ideal bir seçim. Londralı bankacı Max Skinner’a amcasından Fransa Provence’taki bağ (çocukluk anılarını oluşturan bir yer) miras kalır ve bu bağı satmak için mekana giriş yapar. İşte orada geçirdiği zaman boyunca da yaşadıkları, elbette ki hayatı oturup sorgulamaya kadar iter onu.

Letters to Juliet

Amanda Seyfried’in Sophie karakterine hayat verdi film, İtalya’nın Verona ve Siena şehirlerine güzel bir yolculuğa çıkarıyor. Filmi izlerken, gerçekten de bu şehirlere gitmiş kadar oluyorsunuz. Seyahat öncesindeki hayatınız, seyahat sırasında yaşadığınız yeni deneyimlere yenik düşecek mi bakalım?

Filmdeki lokasyonlar hakkında daha detaylı bilgi için “Letters to Juliet filmiyle Verona ve Siena Turu” yazısına bakabilirsiniz.

Paris Can Wait

Paris Can Wait, yüzde yüz yemek ve seyahat hayali kurduran bir film. Uzun sahneler eşliğinde Fransız yemekleri ve şarap başrolde. Anne (Diane Lane) karakteri Hollywood yapımcısı eşiyle (Alec Baldwin) yaptığı Cannes tatilinden, Budapeşte’ye gitmek yerine yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle Paris’te kaldıkları eve dönmek zorunda kalır. Eşinin ise iş için Budapeşte’de olması gerekiyor. Anne karakterine Paris’e yapılacak araba yolculuğunda ise eşinin iş arkadaşı Jacques (Arnaud Viard) eşlik ediyor. Paris’e gidene kadar yemek yemek için verilen molalar sayesinde gözümüz gönlümüz açılıyor.

Hayatını bir gözden geçirme hali de olmazsa olmazlardan.

Waitress

Mutsuz bir evliliği olan garson Jenna (ki aynı zamanda nefis turtalar yapıyor, eşleşmeleri şahane), yaşadığı kasabaya gelen yeni biriyle tanışır ve son bir mutluluk denemesi olarak duygularının peşinden gitmeye isteklidir.

The Holiday | Netflix

The Holiday’i sayısız kez izlemiş olmanın hiç bir dezavantajı yok! Kate Winslet ve Cameron Diaz, iki hafta boyunca evlerini değiştiren iki kadını canlandırıyor ve Winslet’in karakteri Los Angeles’ta yaşama başlarken, Surrey karakteri (Cameron Diaz) İngiltere’deki küçük ama tatlı bir eve geliyor. Her iki kadını da geldikleri yerlerde romantizm bulur.

Filmin yönetmeni ve senaristi olan Nancy Meyers’in çektiği filmlerinden favori yemek sahnelerini anlattığı içeriğin linkini de şuraya ekliyorum.

Be the first to comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir