BURGAZADA’DA YEMELİ İÇMELİ BİR GÜN
O tıklım tıklım vapuru saymazsak, ada olayı ne kadar da şahane bir şey. Yeşillikli, denizli, yeme içmeli oldukça keyifli bir paket program.
Denize girme kısmına daha dahil olamadım ama şehirde kalmaya devam ettikçe arka taraflardaki koyları ziyaret edebilirim. Şimdilik yürüyüş, bisiklet, oturup manzara seyretme bir de tabii ki yeme içme kısmındayım ve Burgazada’dayım.
“Vapurda mis gibi deniz havası alırım, fotoğraf çekerim, takılırım öyle!”
Benim bahtsızlığımla da ilgilisi olabilir ama vapur daha kalkmadan öyle bir dolmuştu ki saatinden yirmi dakika önce kaldırdılar iskeleden. Burgazada’ya kadar da yolcu ala ala gittik. Fena bir yolculuktu. Neden yolumu uzatıp Bostancı’dan motora binmediysem artık!
Neyse, Burgazada’ya bir dünya kalabalık kitle olarak ayak bastık ama arka sokaklara dönmeden daha o yoğun insan kitlesinden uzaklaştık, tam nasıl olduysa artık o da.
Karnımız aç!
İskeleden indikten sonra faytonların olduğu taraftan, sağdan sağdan tepeye Kalpazankaya’ya çıkmak için tabana kuvvet dedik. Sağ tarafımızdaki nefis manzara eşliğinde tepeye ulaştık. Arada da nefis koylar çıktı karşımıza.
Kalpazankaya Restaurant’da denemek istediğimiz o kadar çok çeşit vardı ki, artık mevzuya nereden nasıl başladıysak yarım saat içinde doyduk. Manzara zaten nefes kesici. Bu yaz mutlaka bir uğrayın, en azından bahçe içindeki restaurant ve manzara için.
Mezeler, “bayılacaksınız” diyeceğim ayarda değildi ama kötü de değiller tabii. Kalamar gayet başarılıydı mesela. “Manzaraya karşı şöyle azıcık keyif yapayım”, diye gidilecek bir yer kesinlikle. Bir de denize daha yakın masalarda oturmak istiyorsanız, rezervasyon yaptırmanızda fayda var.
Restaurant’ın plajı da mevcut aklınızda olsun.
Yemek hakkımı iskeledeki restaurantlardan yana kullanacağım derseniz de önerim Barba Yani olabilir. Vedat Milor’un da Fincan’ı tavsiye ettiğini biliyorsunuzdur diye düşünüyorum.
Yürüye yürüye gezine gezine başladığımız noktaya geldik. Şimdi kahve zamanı!
İşte bu kahveciyi dört gözle bekliyordum. Four Letter World Coffee, yolunu gözlediğim kadar varmış. Beklemediğim kadar da kalabalıktı. İki kere turladım boş masa bulmak için.
Adanın keyifli arka sokaklarına kurulan Four Letter World Coffee, cold brew ve limonatası ile kalpleri çalıyor. Brownie de çok güzel duruyordu ama artık bir daha ki sefere. Kahvecinin sadece sezonda açık olduğunu unutmayın. Yani “ya nasılsa bir ara giderim” diyerek sezonu kaçırmayın. Serinledikten, biraz yayıldıktan sonra şimdi de sıra ruhu doyurmakta.
Sait Faik Abasıyanık Müzesi, adaya daha önceki gidişlerimde bir türlü uğrayamadıklarımdandı. Baya etkilendim. Uğramadan olmazmış.
Vapura binmeden önce son çırpınışlar…
İskelenin hemen karşısındaki Ergün Pastanesi’nde bir çay içip, gelen geçeni seyretmek keyifli oluyor. Tabii tüm insan kalabalığı o bölgede toplandığı için yirmi dakikadan fazla kalmak da zor geliyor bünyeye. O taze çörek otlu galetalardan almayı unutmayın. Tamam, çilekli milföy de yiyin.
Daha önceki gidişlerimde Dondurmacı Yunus’un nefis dondurmalarından yemiştim ama son iki gidişimde karşıma çıkmadı hiç. Pek emin değilim ama galiba sadece hafta içi sokaklarda. Hafta sonu da onun ikamesi olur mu bilmiyorum ama Sinem Dondurma’dan top top götürebilirsiniz. Gayet güzel.
Kalpazankaya: Kalpazankaya Mevkii 26 Burgazada / 216 381 11 11
Fincan: Gezinti Caddesi No: 6 Burgazada / 216 381 13 50
Barba Yani: Yalı caddesi no :8/A Burgazada / 216 381 27 27
Four Letter World Coffee: Takımağa Meydanı Sokak No: 3 / 216 381 21 80
Sait Faik Abasıyanık Müzesi: Burgazadası Mh., Çayır Sokak No:15, Burgazada / 216 381 20 60
Ergün Pastanesi: Gezinti Caddesi, No:1 Burgazada / 216 381 16 09
Sinem Dondurma: Yalı Caddesi, No:2 Burgazada