*Bu yazı InStyle Türkiye dergisinin temmuz sayısında yayınlanmıştır.
“Paris’te nerede ne yenir?” ya da “Paris’in en iyi kafeleri?” sorularına cevap niteliği taşıyan bu yeni açılan mekanlarla başbaşa bırakıyorum sizi.
Seyahat edilen şehirlerin ve onların sahip oldukları lezzetlerin damakta bıraktıkları tatlarla şekillenen anılar her zaman için en sevdiklerimizden. Her zaman için güzel anılar edinmenizi sağlayan şehirlerden biri de; pek çok kişinin listesinde de yıldızlarla yer alan, Avrupa’nın önemli başkentlerinden Paris. Lokal tatlarına ilave olarak son yıllarda özel bir kahve başkenti olarak da hayatımıza dâhil olduğunu söylemek mümkün. Dünyanın yemek haritasında kendine kıymetli bir yer edinmesi ise hiç tesadüf olmasa gerek. Lezzet standardını hep yüksekte tutmayı başaran bu şehir için hem favori mekânlarımızı hem de yeni açılan gözde noktaları sizin için listeledik.
İlk sırada, Paris’te son birkaç ay içinde açılan yeni mekanlar listesinin kahve ve tatlı konusundaki uzmanı var; Dreamin Man. Bu güzel mekanı açmaktaki amacının, “Lezzetli kahvenin tadını paylaşmak,” olduğunu söyleyen Japon barista Yuichiro, işini tutkuyla yapanlardan. Dreamin Man ise Yuichiro’nun takma adı.
Basit ama lezzetli ev yapımı tatlılarıyla şimdiden konuşulmayı başaran mekan, gri mat dekoru ile de menüdeki sadeliği yansıtıyor. Dreamin Man’in pasta şefi Mitsuamiya ise hem damağa hem de Instagram’a hitap eden tabaklar ortaya çıkarıyor. Kahveye eşlik etmesi için menüden önerimiz ise; limonlu mereng tart ve kesinlikle karamelli Japon puding.
Bağımlılık yaratacak restoranlardan biri daha karşınızda. Yeni açılan mekanlar listesinin göz bebeği olan Cantina, menüsüyle ve dekoruyla kalpleri fethetmeyi başarıyor. Mekanın işletmecilerinden Sabrina Goldin’in menüden favori yemeği Def Milanesa ise Paris’e gittiğinizde mutlaka denemeniz gereken tatlardan.
Tipik bir Arjantin tarifi olan yemek; tavukla yapılıyor, elma ve ekmek kırıntılarıyla bütünleşip, yumuşak haşlanmış yumurta ve barbeküde döndürülen bezelyeler eşliğinde lezzetini doruklara çıkarıyor. Saint Martin Kanalı kenarında yer alan Cantina, mermer duvarları, büyük masaları ve devasa yeşil bitkileriyle tüm gün zaman geçirmek isteyeceğiniz yerlerden. Menüden diğer önerilerimiz ise; humus, churros, özel reçeteleriyle hazırladıkları coleslaw salata ve empanada olacak.
Tasarımcı Simon Porte Jacquemus tarafından geçen aylarda hayata geçirilen bu restoran, şehrin hatta dünyanın dikkatini üzerinde toplamayı başardı. Kentin ikonik bölgesi Champs-Élysées’deki Galeries Lafayette’de yer alan Citron, hem dekoruyla hem de limon şeklindeki tatlısıyla Instagram kullanıcılarının da gözdesi. Pasta şefi Cédric Grolet’in yoğun ilgi gören bu tatlısını şık bir kaşıkla ortadan kırıp, büyük bir iştahla yemek serbest.
Dekorun sevilen bir parçası olan limon ağaçları stres seviyenizi azaltırken şehrin önemli restoranlarından Caviar Kaspia ile yapılan menü ortaklığı ise ruhunuzu ve midenizi doyurmayı vadediyor.
Paris’e gittiğinizde hem kahve hem de kahvaltı konusunda kapılarını çalmanız gereken ilk yerlerden biri olan Fragments, yepyeni bir mekanla karşımızda. Circus Bakery ismini verdikleri bu güzel dükkanda hamur işlerinden nefis kokular yükseliyor. Ekmeklerini yaparken basit bir amaçları olduğunu dile getiren Circus Bakery işletmecisi Elie Obeid, “Besleyici ve aromatik mayalı ekmekler yaratmak için uğraşıyoruz” diyor.
Yüzde 100 ekşi mayalı ekmeklerine ilave olarak menülerinden denemeniz gereken lezzetlerin başında tarçınlı çörek (cinnamon rolls) ve elmalı turta geliyor. Akşam 17:00’den sonra odun ateşinde pişirdikleri pizzalar ise kesinlikle kalp çalıyor.
“Şehrin en iyi kahvecileri” listesinde sık sık karşımıza çıkan Ten Belles, Paris’teki şubeleriyle radarımızda. Özellikle de Saint Martin Kanalı’nın kenarındaki şubeleri favorilerimizden. Kentin bu özgün ve özel kahve dükkanında, yüksek kaliteli kavrulmuş lezzetli kahvenin tadına varmanız
mümkün.
Kahveden sonra, 2017 yılından itibaren menülerine ekmek de ekleyen Ten Belles, Paris’te kapısını çalmanız gereken mekanlardan. Bu şahane ekmeklerinden yaptıkları sandviçler ise sizi bekliyor. Sebzeli ve yumurtalı sandviçlerinin favorilerden olduğunu belirtelim.
Circus Bakery yaratıcılarının göz bebeği olan Fragments, elbette ki bu listenin de olmazsa olmazı. Birinci sınıf kahve ve taze hazırlanmış lezzetler için burayı tercih edebilirsiniz. Le Marais’nin kuzeyindeki sakin bir caddede yer alan Fragments, espresso, cappucino ve soğuk latte gibi seçenekler içeren sade bir kahve menüsüne sahip. Tüm gün boyunca kahvaltı imkanı da sunan Fragments, aç karnına gitmeniz gereken mekanlardan. Ev yapımı kahvaltı tabaklarının tadına doyum olmuyor.
En popüler lezzetlerinden biri olan üstü açık avokado tostunu mutlaka denemelisiniz. Güler yüzlü çalışanları sayesinde de keyifli zaman geçirmemek elde değil.
Bu mavi kapılı kahvecinin önünde fotoğraf çektirmek de bu listenin yapılacaklarının ilk sıralarında. Paris’te altı kişilik bir kahve dükkanı
olan Boot Café, Le Marais’de sakin bir sokakta yer alıyor. Duvarlarında kartpostallar ve fotoğraflar asılı olan mekanda; leziz kahvenin yanında sınırlı sayıda kek çeşidi de mevcut. İsim seçimleri de iç mekanları kadar basit.
Boot Café çünkü burası bir zamanlar bir ayakkabı mağazasıymış. Soluk mavi renge boyanmış cephesinde, eski hayatını sürdüren levhaları da (Cordonnerie) görmek mümkün. Espresso yanında tercih edebileceğiniz havuçlu kek ise, damakta bıraktığı tatla gününüzün geri kalanını güzel
geçirmenizi sağlayacak.
Sadeliğin yüceliğinin hüküm sürdüğü bu kafe, küçük ama başarılı nokta atışı yerlerden. İster kahve içmeye isterseniz de kahvaltıya gidebilirsiniz. Lezzet her şekilde garanti. Kahvaltıda çok iyi yaptıkları özel tarifli şakşukaları denenebilir. Günlük pişirilen kekler ve ufak atıştırmalıklar da ilerleyen saatler için size göz kırpıyor olacak.
Daha hafif seçimlerle güne başlamak isterseniz; önerimiz ev yapımı fıstık ezmesiyle bütünleşen çikolatalı granola. Bu minimalist mekanın açık tezgahı sizi sürekli bir şeyler denemeye teşvik ediyor. Tam da bu sebeple, mekanda kendinize bir köşe seçip, uzun saatlerinizi burada geçirmeniz yüksek ihtimal.