Dört bir yan üzüm bağları, ki keyifli bir manzara cepte zaten demek oluyor bu, sürüsüne bereket köyler ve miktarı bol olan huzur.
Yukarıdaki cümlenin şu dünyada, farklı kombinasyonlarla pek çok karşılığı var ya hani, işte o eşleşmelerden biri de Alsace Şarap Yolu.
Fransa’nın en güzel üzüm bağları bu yol üzerinde. Şarap sevin ya da sevmeyin, şarap üreticileriyle dolu olan bu şahane atmosfer görülmeye değer yerlerden gerçekten.
Almanya sınırına kadar uzanan (ki bu da olayın rengini güzelleştiriyor) ve içinden Ren nehri geçen bu topraklar kesinlikle iltifatları hak ediyor.
Alsace Şarap Yolu muhteşem bir kesişim aynı zamanda. İşte Almanya ve İsviçre’den de etkilenen Fransa’nın bu keyifli rotası; o şahane köyleri, köylerin içindeki evleri ve üzüm bağlarıyla anılmakta.
Eğer Alsace Şarap Yolu için bir seyahat planı yapma hazırlığındaysanız, aşağıda işe yarar bir şekilde toparlamaya çalıştığım deneyimlerime göz atabilirsiniz.
Alsace Şarap Yolu İçin Doğru Zaman?
Ben ekim ayında gitmiştim, yani bağ bozumu sonrası, sonbaharın o görünümü gerçekten de harikaydı. Hava da güneşli olduğu için, ki tatlı bir soğukluk vardı tabii, güle oynaya geçti günler. Muhtemelen bağ bozumu zamanı da, eylül sonu gibi, çok keyifli olur. Yılbaşı zamanı da bu köylerin oldukça şahane olacağı düşünülünce, bu tarih de güzel bir seçim olabilir. Listeye bahar aylarını da ekliyorum ve ucuz biletin iç sesini dinlemek için sizi çeşitli tarihlerle baş başa bırakıyorum. Sonuçta en doğru zaman, ucuz bilet hangi tarihi gösteriyorsa o zamandır. Şaka şaka!
Bu Bölgede Ne Yapmalı?
Rehber tarzı net söylem cümlelerinden hoşlanmamakla birlikte, siz bu toprakları gönlünüzce gezerken, şarap bağları ve köy gezisini de özneniz haline getirebilirsiniz. Bu bölge her ikisi için de baya mükemmel. Hele bir de şarap severseniz, oh şahane, keyifli bir zaman geçirmemek ne mümkün!
İnsan bu bölgede, edindiği tecrübelerden bağımsız olarak, çok şey öğreniyor ve deneyimliyor. Seyahat dediğinde böyle olmalı ne de olsa.
Yerel Alsace veya Fransız gastronomi mutfağının tadını çıkarmak ise bir diğer plan elbette.
Peki, Yola Nereden Başlamalı?
Eğer Alsace Şarap Yolu için 5-6 günlük bir seyahat planlıyorsanız, bu bol lokasyon değiştirmeli olacak demek ki. Oley!
Önce Basel’e uçup, oradan da gayet kolay bir şekilde Fransa’ya geçmeniz mümkün.
Dönüş için daha avantajlı olacağını düşündüğüm için Fransa’ya geçer geçmez Strasbourg’a geçtim, orada konaklamayı başlatıp, köylere vurdum kendimi. Son olarak Colmar’a vardım, çünkü Basel Havalimanı’na çok yakın.
İşte o arada da “köyler”. Çocukları uyutmak için anlatılan masallarda geçen o köyler…
Vosges dağlarının eteklerinde, Strazburg ve Mulhouse arasında uzanan yollara düşmek için evden çıkıyoruz.
İlk durak Strazburg!
Not: Köyler arası daha rahat bir ulaşım sağlamak adına araba kiralamanızı tavsiye ederim. Ama trenle ulaşım da mevcut tabii. Olmazsa olmaz değil bence. Aşağıda da çizdiğimiz rotayı paylaşıp, kısa kısa köylere değinmek istiyorum. Daha uzun uzun anlatmaya müsait olanları ayrıca post yapacağım. Bu yazı, Alsace Şarap Yolu’na giriş konusu olsun.
#1 Strazburg
Kesinlikle, üniversitenin olduğu şehirleri istisnasız seviyorum. Strasbourg Üniversitesi’nin şehre kattığı genç ve dinamik hava, o etkileyici tarihle birlikte çifte kavrulmuş lokum oluyor. Bu Alsace Şarap Yolu gezisi sırasında, Strazburg kalbimi çalan yerlerin başında geliyor, onu da belirteyim.
Avrupa Parlamentosu’nun burada olduğunu da hatırlatayım. Strazburg’un gerçekten çok farklı yüzleri var. Modern bir duruşa, etkileyici tarih ve kültüre sahip ve aynı zamanda da mimarisiyle göz kamaştıran bir başkent (Alsace bölgesinin başkenti).
Strazburg’u fotoğraf çekmelere doyamayacağınız gezi turunuzun ilk ayağı olarak da düşünebilirsiniz. Zamanı ölümsüzleştirmekse mevzu, ziyaret etmek için koşa koşa gideceğiniz ilk yer, şehrin en eski bölgesi olan Petite France mahallesi olmalı. Sonrasında da “serbest zaman!”
Yüzyıllık yarı ahşap evler, pek çok kanal, büyüleyici sokaklar ve her anından keyif almanızı sağlayan bir şehir işte…
Bir başka önemli durak Strazburg Katedrali. 200 yıldan uzun bir süredir dünyanın en yüksek yapısıydı (ve şimdi de 6. en yüksek kilise). Gotik mimarinin en güzel eserlerinden biri. Giriş ücretsizdir.
#2 Ottrott
Ufacık tefecik içi dolu turşucuk köylerden açılışı Ottrot ile yaptım. Hakiki küçük köy sınıfına giren Ottrot, şöyle kısa bir tur atıp, daha uzun vakit geçirmeye el veren köylere geçilebilir. Strazburg ile arası çok yakın, arabayla yaklaşık 10 dakika kadar sürmekte.
#3 Obernai
Buralar, yol boyunca durmanızı sağlayacak köylerle dolu, kabul. Ama bazı köylere girmeye bence hiç gerek yokmuş mesela diyorum. Çünkü daha fazla zaman geçirmeye müsait köylerin hayatından çalıyor.
Evet, gizemli bir giriş yaptım. Obernai, hayat çalan mı yoksa hayatın ta kendisi mi?
Hayatın ta kendisi…
Benim en favori iki köyümden biri oldu. Hem yeme – içme açısından hem de içindeki akan yaşam kaynaklı, keyifli vakitler geçirmek mümkün. Beklentinizi yükseltmeyeyim ama buranın havası başka.
Obernai’nin güzelliğine şaşırmamak pek mümkün değil. O orta çağ sokakları, St Pierre ve Paul kilisesinin ikiz kuleleri , ana caddesinde yer alan restoranlar, kafeler, çikolatacılar… Hepsi de akşam saatlerini de burada geçirmeniz için göz kırpıyor adeta.
Mont Sainte-Odile
Fransa’da bir dağ. Zamanınız varsa, mutlaka çıkın buraya. Obernai sınırlarında yer alan Sainte Odile manastırı, huzurun tam olarak kendisi. “Sessiz” olmak şartıyla yaklaşık 763 cm yükselikte bu anın keyfini çıkarabilirsiniz. Gün batımında burada olmak nasıl da güzeldi.
#4 Andlau
Bu yeni köyümüzde ise şarap tadımı için soluklanmaya karar verdik. Strazburg’a yakınlık söz konusu olduğu için hala, Strazburg’da konaklamaya ve buradan köylere dağılmaya devam.
Alsace Şarap Yolu’nda iki önemli şey şu; Doğu-Batı.
Batıya yani Vosges Dağları’nın eteklerine doğru ilerlemek sizi üzüm bağları açısından bereketli topraklara götürecek. Enlem ve boylam kavramları nasıl da önemli, değil mi?
Yukarıda da belirttiğim gibi bu topraklar şarap üretimi için çok kıymetli topraklar. Küçük aile şirketlerinin o leziz şaraplarına bu gezi boyunca doymak pek mümkün değil.
İşte Andlau isimli bu tatlı, küçük köyde yer alan Domaine Rémy Gresser tadım için en doğru adreslerden bence. Sıra sıra pek çok aile şirketi mevcut. Sohbet eşliğinde tadım yapıp, damak tadınıza en uygun olanı satın alıp ya da almayıp yola devam edebilirsiniz. Ama insanın mutlaka bir alası geliyor 🙂
Burada benim favorim Riesling oldu. O zaman şarap konusu açılmışken biraz buradaki üzümlerden bahsetmek isterim.
Alsace Şarap Yolu Üzümleri
Üzüm çeşitlerinin isimlerini taşıyan şaraplar gerçekten yanınıza alıp götürmek isteyeceklerinizden.
7 üzüm çeşidi üzerinden konuyu özetleyebiliriz.
6 beyaz şarap; Sylvaner, Pinot Blanc, Riesling, Muscat d’Alsace, Pinot Gris ve Gewurztraminer
1 rose veya kırmızı şarap; Pinot Noir
Gördüğünüz üzere beyaz şarap ağırlıklı şahane bir liste.
Hepsi de aromatik ve karakterleri sağlam toprakalrdan gelen şaraplara dönüşmekte.
Sylvaner: Narin bir tada sahip, taze ve hafif. Deniz ürünleri, balık, salatalar ve pişmiş etlerle önerilmekte.
Riesling: Zarif, seçkin, incelikli ve mineral veya çiçek notaları hakim. Balık, Kabuklu deniz ürünleri, beyaz etlerle önerilmekte.
Muscat: Meyve dokunuşlarıyla favorilerim arasına girenlerden. Kuşkonmaz ile mükemmel eşleştiği söylenmekte, deneme fırsatı bulamadım ben. Aperatif için bir yıldız.
Pinot Gris: Odunsu aromalardan hoşlananlar için biçilmiş kaftan. Biraz da dumanlı bir kafası var. Kaz ciğeri, beyaz et, kavurma ve sakatatlar ile önerilmekte.
Pinot Blanc: Yumuşak ve narin. Bu üzüm şarabı yemeklerin çoğu için uygundur.
Gewurztraminer: Meyve, çiçek ve baharatların zengin aroması başrolde. Biraz tatlı bir aroması da mevcut. Aperatif ve güçlü peynirler için çok ideal. Tatlılar için de tavsiye edilmekte.
Pinot Noir: Rose ve kırmızı şarap için çanlar çalınıyor. Bu duruşuyla da özgünlüğünü ortaya koyuyor. Kırmız etler, pişmiş etler, keçi peyniri ile mükemmel eşleşme.
#5 Itterswiller
Köy gezimize devam. Sırada sadece bir tek sokakla turizme destek olan Itterswiller var. Şarap bağları ile kalp çalan bu köye kısa bir zaman ayırmanız mümkün.
#6 Dambach-la-Ville
Bu köyün sakinliğini ve yer yer gotikliğini çok sevdim gerçekten. Bu denli küçük köylerin bence en büyük sıkıntısı yeme-içme. Zaten az sayıda mekan varken bir de araya siesta girince açık mekan bulmak çok zor. Bu köyün unlu mamülleri çok lezizdi. Umarım açıkken denk gelirsiniz.
#7 Ribeauville
Bu köy de keyifliydi gerçekten. Masal cazibesini burada hissetmek mümkün. Patisserie Vilmain’de soluklanmak ise gezinin en leziz noktalarından. La Taverne des Templiers’de de gerçekten çok şahane sandviçler yemek mümkün. İçeride oturunca fiyat artarken, “gezine gezine yemek istiyorum” deyince de daha hesaplı oluyor.
#8 Kaysersberg
Bu arada Colmar geçtik, köylere dağılmaya artık buradan devam.
Turistik köşeleriyle kalp çalan bir köy. Château de Kaysersberg ise buraya gelmişken uğramanız gerekenlerden gerçekten.
Bağların arasından tepeye çıkış yolu zaten ayrı bir keyifli, tepeye çıkınca da aşağı bakmak ayrı güzel.
Orta Çağ çekiciliği bu köyde de var, onu da belirteyim. Kanallar ve güzel evler arasında huzurun tadına varın.
#9 Riquewihr
Bu köy, fazla kalabalık ve turistik olmasıyla biraz ruhumu daraltmıştı ama listeye ekleyin tabii. Kartpostal havası yeter. Kusursuz şekilde korunmuş ahşap evlere de hayran olmamak ne mümkün.
#10 Turckheim
Bu köy yüzümü hiç güldürememişti, hatırlıyorum da. Açlığımın zirvesindeyken buraya denk gelmiştik ve gel gör ki aynı zamanda siesta hakimdi bu küçük köyde.
Market hariç her yer kapalıydı!
#11 Colmar
Tabii ki burası bir köyden çok daha fazlası. Colmar kolayca zamanın akıp gittiği, çekici bir tarihi merkeze sahip orta ölçekli bir Fransız kasabası.
Konaklamayı hak edenlerden.
Akşam yemeği için yıldızlı bir restoranda seyahatin tadını çıkarmak mümkün. Bunlardan benim deneyimlediğim ve bayıldığım restoranlardan biri de; Wistub La Petite Venise. Rezervasyon yaptırmayı unutmayınız. Menüden de somon tercih etmenizi öneririm. Tadı damakta.
Alsas Şarap Başkenti olarak anılan Colmar’ın en turistik yerlerinden olan Küçük Venedik ise baya tatlı ve minnoş.
Colmar da daha detaylı bir yazıyı hak ediyor. O yüzden yeni içeriklerde görüşmek üzere.
#12 Eguisheim
Ah, kalbim. Kesinlikle favori köyüm. Sokaklarının cezbedici yanı beni benden aldı.
2000’den daha az nüfuslu bu köy renkleriyle kalp çalıyor. Eguisheim, 2013 yılında her yıl bir Fransa köyüne verilen Favori Fransa Köyü onuruna sahip.
Köyün keyifli yanlarından biri de; yürümeye devam ettikçe aslında bir yuvarlağın etrafında dönüyor hissiyle hep aynı meydana çıkıyor olmanız.
Bu geziye dair eklemek istediğim notlar daha çok var elbette ama rota için bu bir başlangıç yazısı olsun, devamı da hızlıca gelecek.