2021’in Öne Çıkan Uluslarası Filmleri

En sevdiğim kısım! Uluslararası mini film rehberi.

“Yabancı Dilde En İyi Film” kategori başlığı ya da son yılda çekilen uluslararası filmler. Oscar 2022 listesinde yer alanlardan yola çıkarak; izleme listemde yer alan ve izleyip bayıldıklarımdan da oluşan önerileri aşağıya ekliyorum.

Özellikle de; Bong Joon-Ho’nun sınıfsal mücadele ve aldatma konusundaki yer yer sinir bozucu olan şahane filmi Parazit’in (Netflix’te), 2020’de En İyi Film ve Yabancı Dilde En İyi Film dallarında ödül aldığından bu yana uluslararası sinemaya olan iştah daha da kabarmış olabilir. Bu coşkunun tohumlarını ekmeye başlayan 2019 yılının kazananı olan Roma filminin de (Netflix’te) payı olduğunu düşünüyorum.

Sınırları aşan filmlere sevgiler!

The Worst Person in the World / Norveç

Joachim Trier’in 30’lu yaşlarının eşiğinde, karmakarışık ve amaçsız hayatından rahatsız olan bir kadın hakkındaki bu filmi, şüphesiz son dönemin en dikkat çeken yapımlarından oldu. On iki bölümde anlatılan, daha derin ve varoluşsal bir şeye dönüşene kadar bir romantik komedi gibi geliyor. Yıldızı Renate Reinsve, Cannes’da en iyi kadın oyuncu ödülünü aldı ve bir Bafta adaylığı da kazandı. Bu yılın hem en seksi hem de en üzücü filmlerinden.

Drive My Car / Japonya

Ryûsuke Hamaguchi’nin yavaş yavaş yakan üç saatlik eseri, damakta nefis bir tat bırakıyor. Bir Haruki Murakami hikayesine dayanan, bir filmden çok bir meditasyon gibi bir şey. Film, Oscar’da En İyi Film dalında aday gösterilen ilk Japon filmi olarak tarihe geçti ve burada En İyi Yönetmen de dahil olmak üzere sürpriz bir dört adaylık aldı.

Compartment No. 6 / Finlandiya

İç içe geçen bir kabus olarak tanımlanıyor! Finli arkeoloji öğrencisi Laura, Moskova’dan Murmansk’a destansı bir yolculuğa çıkar ve tren kabinini, sadece votka ve zincirleme sigara içen Vadim ile paylaşacağını öğrenir. Yavaş yavaş olsa da, bu ikili bir bağ kurar. Rosa Liksom’un romanından uyarlanan ve yönetmenliğini Juho Kuosmanen’in yaptığı film, geçen yıl Cannes’daki Grand Prix’nin ortak kazananı olmuştu.

The Hand of God / İtalya

Sevdiğimiz Yönetmenlerin Netflix Yapımı Filmleri

Paolo Sorrentino’nun görsel açıdan hemen hemen her filminde görsel anlamda zenginleşmemek ne mümkün. Oscar 2022 için En İyi Uluslararası Film dalında aday gösterilen The Hand of God, şimdiye kadarki en kişisel filmi.

Titane / Fransa

Julia Ducournau’nun kanlı ve gerçeküstü korku filmi, geçen yıl Cannes’daki Palme d’or’un oldukça tartışmalı bir galibiydi. Araba fetişi ve kafasında metal plaka olan bir kadınla ilgili olduğunu söylediğimde, neden fikir ayrılığına düştüğünü anlayabilirsiniz. Tam bir dahi mi yoksa gösterişli saçmalık mı?

Flee (Danimarka)

Riz Ahmed ve Nikolaj Coster-Waldau, bir adamın Afganistan’dan bir mülteci olarak Danimarka’ya nasıl geldiğinin hikayesini anlattığı bu Oscar adayı animasyon belgesel dramanın başarılı yapımcıları. Yönetmen Jonas Poher Rasmussen, belgesel biçimini yeniden icat eden kişi olarak kabul edildi; film çocukluk arkadaşının hikayesi ve onun kimliğini korumak için animasyon kullanmayı tercih ediyor.

Parallel Mothers / İspanya

İzlemek için sabırsızlandığım.

Pedro Almodovar, kadınları hikayelerinin merkezine koymayı seven bir yönetmen. Penelope Cruz’u da seviyor. Daha ne olsun! Bu, çiftin yedinci iş birliği ve filmdeki rolüyle en iyi kadın oyuncu dalında Oscar’a aday gösterildi. Film, iki yeni anne ve İspanya İç Savaşı’nın gömülü sırları hakkında.

Great Freedom / Avusturya

Almanya’da eşcinselliği suç sayan 175. paragraf ancak 1994’te kaldırıldı. Sebastian Meise’nin filmi, bu yasa nedeniyle savaş sonrası Almanya’da herkesin nasıl özgür olmadığını gösteriyor; Hans (Franz Rogowski) cinselliği nedeniyle defalarca hapsedilir. Orada cinayetten hüküm giydikten sonra müebbet hapis cezasını çeken bir adamla arkadaş olur.

Lunana: A Yak In The Classroom / Bhutan

1999’da dünyanın; televizyona ve internete açılan son ülkesi olan küçük ve uzun süredir izole edilmiş Budist ülkesi Bhutan’ın ilk Oscar adaylığı. Film, 2019 Londra Film Festivali’ndeki galasının ardından festivallerde yer almaya devam etti, ödüller kazandı ve yavaş yavaş bir profil oluşturdu. Butan, Pawo Choyning Dorji’nin ilk uzun metrajlı filmiyle o kadar gurur duydu ki, ülke Akademi’ye filmi iki kez gönderdi. Akademi başlangıçta filmi diskalifiye etti çünkü ülkenin ne resmi bir seçim komitesi ne de bir Oscar sicili vardı: Bhutan 23 yıldır bir film sunmamıştı.

Fotoğrafçı ve yönetmen olan Dorji, başvuru formunu doldurmaya çalıştığında, Zoom görüşmesinde, ne Bhutan’ın ne de resmi dili olan Dzongkha’nın listelenmediğini söylüyorlar. Akademi, (zar zor) son teslim tarihine kadar web sitesini güncellemek zorunda kalmış!

Filmi, dünyanın en uzak okulunda, Himalayaların yükseklerinde, elektrik veya ağ bağlantısı olmadan çekmek lojistik olarak bir hayli göz korkutucu olmuş ama Dorji, aklındaki filmin mümkün olup olmadığını belirlemek için yıllarca uğraşmış.

“Kendimi medeniyetten daha da uzağa itmeye devam ettim. Yürüdüm, Bhutan’ın doğu vadilerinde, Himalayaların derinliklerinde, üç, dört gün boyunca izini sürdüm.” Dorji, ne kadar uzak olursa olsun küreselleşme ve modernleşmenin ulaştığı alanlar gördü sadece. 2018’de, üç yıllık keşiften sonra aradığı yer bulmuştu. “Lunana’ya gitmem gerekecek. Bunu başka bir yerde yapma şansım yok” diyor ve filmin macerasını başaltıyor.

Dünyanın en uzak okuluna giden bir öğretmen… Uzak bir göreve atanan ve cep telefonu olmadan isteksizce görevini yapmaya çalışan biri. Onun tutkusu Avustralya’da bir müzisyen olarak adını duyurmak ama bakalım nasıl olacak?!

Be the first to comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir