Tıpkı “2023’ün dikkat çeken dizileri” yazısında da olduğu gibi; aşağıdaki bebekleri “en iyiler” yarışına sokmadan, öne attıkları o adımlara göre listemi hazırlayacağım.
2023 yılında “Barbenheimer” gişe rekorları kıran bir ikili oldu ve sinemada süper kahraman filmlerinden daha fazlasına ihtiyaç duyduğumuzu kanıtladık. Yazar ve oyuncuların grevlerinin etkileri Hollywood’u “yeni” bir film yapmaya zorlamış olabilir.
Neyse, sinema Hollywood’dan ibaret değil elbette.
2023’ün Dikkat Çeken, Çok Konuşulan Filmleri
The Holdovers
Listeye, henüz izleyemediğim bir filmle başlıyorum. Acayip merak ediyorum.
Yönetmen Alexander Payne’in bu kalp ısıtan filminin başrolünde Paul Giamatti yer alıyor.
Priscilla
Yönetmen Sofia Coppola’nın Priscilla Presley’in 1985 tarihli anı kitabından uyarladığı bu filmi, hikayeyi sonsuz bir hassasiyetle ekrana taşıyor. Bir kadının hayatındaki olağanüstü ama aynı zamanda acı verici zaman dilimini anlatıyor.
Are You There God? It’s Me, Margaret
Filmin ikinci yarısının ilkinden daha iyi olduğunu düşünüp, direkt giriş yapayım. Judy Blume’un romanından uyarlanan film, kızının yetişkinliğe giden yolculuğuyla baş etmeye çalışan bir anneyi canlandıran Rachel McAdams’ın performansıyla kalpleri çalıyor. Bütün oyuncular çok şahane tabii!
The Taste of Things
Yönetmen, Trần Anh Hùng’in bu nefis dönem draması, Juliette Binoche ve Benoît Magimel’in zarif ve etkileyici performanslarıyla bile konuşulmaya değer. Mutfak, yemek, romantizm, saygı, şefkat… Bir sürü pozitif anahtar kelimeye sahip bir film.
Passages
Tamamıyla bayılmadım ama sevdiğim yanları da olduğu için listeye eklemek istedim.
Yönetmen Ira Sachs’ın birkaç Parisli genç kişinin yaşamına odaklandığı film, son derece seksi ve yürek burkan hikayeye sahip.
Strange Way of Life
Pedro Pascal ve Ethan Hawke, Pedro Almodóvar’ın kanlı bir kadere bağlı ve uzun süredir kayıp olan aşıkların tozlu, şehvetli öyküsünde başrolde yer alıyor.
Oppenheimer
Christopher Nolan, fizikçi J. Robert Oppenheimer ile ilgili kusurlu ama olağanüstü bir anlatımla en acı verici başarı öyküsünü anlatıyor.
May December
Julianne Moore ve Natalie Portman’ın yönetmen Todd Haynes’in bu dramasında çok güçlü oldukları söyleniyor. En kısa zamanda izlemek için sabırsızlanıyorum.
Beau Is Afraid
Ari Aster’in bu filminde Joaquin Phoenix, baskıcı annesini ziyaret etmek için Amerika’da gerçeküstü bir yolculuğa çıkıyor. Ari Aster’in abartılı fantazisi eşliğinde hayal gücümüzü genişletiyoruz.
Afire
Tabii ki de Afire!
Yönetmen Christian Petzold’un aşk ve aşkın yıkıcı gücü hakkındaki bu hicivli anlatımında, karakterlerin etrafındaki orman yangını büyürken aşk ve kıskançlık da fokur fokur kaynıyor.
Fallen Leaves
Bu filmi izlemek için duyduğum heyecan bambaşka!
Bakış açısına sonsuz saygı duyduğum yönetmen Aki Kaurismäki’nin bu filminde de; dünyada iyi anlamda pek bir gelişme olmadığı için hâlâ grinin ve deniz mavisinin çeşitli tonlarından oluşan ve ara sıra canlı renk tonlarıyla canlanan bir palet var gibi.
All of Us Strangers
Keşke bu film izleyebilediklerimden olsaydı ama pek yakında diyeyim.
Andrew Haigh’in zaman aşımına uğrayan bu filmi, kederin ve homofobinin derin sonuçlarına dair derinden etkileyici bir keşifte.
Filmin iki başrol oyuncusu olan Andrew Scott ve Paul Mescal’a sevgiler.
Anatomy of a Fall
Seni iyi ki izledim. Filmlerle konuşmayı çok seviyorum.
Bu son derece zekice hazırlanmış Palme d’Or ödüllü psikolojik drama, kocasını öldürdüğü şüphesiyle bir kadının yargılanmasını merkezine alıyor.
‘Suçlu’ ve ‘suçsuz’ gibi mutlak kutuplar arasında, çok gölgeli bir suçluluk ve suç ortaklığı yelpazesi bulunuyor. Film; canlı ve net çizgilerle bu ahlaki bataklıkta yol alıyor.
Barbie
Sinemaya gitmenin güzel bir şey olduğunu (göreceli bir düşünce elbette) pek çok insana yeniden hatırlattığı için bu listeye dahil ediyorum.
Greta Gerwig’in Barbie’sinde Mattel markasının sert bir eleştirisini bulamazsınız, ancak plastik, fantastik başrollerin kararlı performansları, filmin kendisiyle alay etmesine yardımcı oluyor.
Poor Things
Yeter artık, şu filmle ile ilgili duyduğum sıla hasreti bitsin.
Yorgos Lanthimos’un bir Frankenstein hikayesi olan son filmi, Venedik’te Altın Aslan’ı kazandı. Canımıniçi tuhaflığından ve zekasından hiçbir şey kaybetmiyor belli ki.
Past Lives
Kalbimden minik bir parça vermek istediğim bi’ film. İzleyiciyle bu nasıl bi’ bağ kurmaktır.
Celine Song’un ilk filmi, romantik komedinin geleneklerini sessizce ve zekice tepetaklak ediyor. Anlık kimyanın aşkın her şeyi ve sonu olmadığını kabul etmesine bayıldım.
The Zone of Interest
Auschwitz’deki bir Alman komutan ve ailesinin sade, büyüleyici bir portresi.
“Yılın en iyilerinden” gibi parola kelime gruplarıyla anılan bir film. Daha ne olsun!
Killers of the Flower Moon
Saygım sonsuz.
Martin Scorsese bu filmiyle (başyapıt diyenler var ama tam diyemedim ben öyle), 1920’lerde Oklahoma’da yaşanan sistematik soygunu ve insanların öldürülmesini net bir anlatımla gözler önüne seriyor.
Chicken for Linda!
Yönetmen Chiara Malta ve Sébastien Laudenbach ikilisinin Crayola elle çizilmiş bol renkli bu uzun metrajlı filmi, bekar bir anne ile 8 yaşındaki çocuğu arasındaki karmaşık ilişkiyi herhangi bir canlı aksiyondan daha iyi yakalayan noktada.
Linda hayatını kaybeden babasını hatırlamıyor, bu yüzden annesinden kendi imzasını taşıyan tavuk yemeğini pişirmesini istiyor, ancak ana malzemeyi bulmak alışılmadık derecede zor oluyor.
The Monk and the Gun
İzlemek için heyecanlandığım filmlerden.
Bir hazine aramak için Butan’a giden ve sakin dağlarda dolaşan genç bir keşişle yolları kesişen bir Amerikalının hikayesi olarak özetlenebilir.
Maestro
Az kaldı! 20 Aralık günü Netflix’te.
İzleyenlerden; Bradley Cooper’ın Leonard Bernstein’ın hayatını konu alan dramasının her sahnesinin muhteşem ve sürpriz dolu olduğunu düşünenler var!
Daha fazlası da var!
Showing Up,
Asteroid City,
Perfect Days,
Dream Scenario,
The Killer,
Kuru Otlar Üstüne,
The Boy and the Heron,
Suzume,
BlackBerry,
Rye Lane,
Monster,
Talk to Me,
Women Talking,
Reality,
Revoir Paris,
Return to Seoul,
BlueJean,
Ferrari
