Bu yazı 14.07.2020 tarihinde güncellendi.
40’tan fazla film çeken Woody Allen, her geçen yıl bu sayısı daha da artırmaya niyetli. Emekli olmayı hiç düşünmediğini de her fırsatta söylüyor zaten.
Bu yazının konusu ise onun, şehirlere hediye niteliğinde çektiği filmleri. Hemen hemen çoğu filminde, arka planda çekilen şehrin etkileyici anlarını görüyoruz ama bi’ de adını filmlere verenler var. Woody Allen filmlerindeki şehirlere yolculuk yapmadan önce izleyebileceğiniz yapımlar.
Manhattan – 1979 | Blutv’de mevcut
Woody Allen’ın en klasik filmlerinden biri. İzlemeyi en sevdiklerimden kesinlikle. Manhattan, yönetmenin bir kentin kültürünü ve ambiyansını kişisel bir hikayeyle harmanladığı özel filmlerden.
Filmlerinin çoğunda şehir, hikayeyi şekillendiren ve kendine özgü bir karakter sağlayan bir kahraman gibi adeta. Manhattan ise insan doğasının karmaşık hikayesinin arka planına hizmet ediyor. Eski ve yeni filmleri arasında bağlantı kurmayı seven Allen, bu filmde Mariel Hemingway’in canlandırdığı Tracy karakterinin devam hikayesini sanki New York’ta Yağmurlu Bir Gün filminde izliyor gibi hissettim. İki filmi de izleyenlerin yorumlarını duymak isterim 🙂
New York’ta geçen diğer birkaç filmi ise; Whatever Works, Anything Else, Bullets Over Broadway, Manhattan Murder Mystery…
Küçük bir başlık altında geçiyorum ama Annie Hall da, şehir ruhunu fazlasıyla yaşatan ve hissettiren filmlerden. Birkaç eski Woody Allen filmiyle birlikte Blutv’de mevcut.
Everyone Says I Love You – 1996
Yaşam koşulları gayet yerinde olan bir grup insanın, romantik ilişkiler üzerine yaşadığı zorluklar, müzikal bir şekilde karşımızda. Oyuncu kadrosunda da kimler kimler var… Julia Roberts, Drew Barrymore, Goldie Hawn, Woody Allen, Edward Norton, Natalie Portman…
30’ların müzikallerine özgü bir tarzda akışı olan film, New York, Venedik ve Paris ekseninde geçiyor.
A Rainy Day in New York – 2019 | Beinconnect’te mevcut
Müthiş bir etki bırakmayan ama izlemesi keyifli bir film. New York atmosferi için bile izlenir. Timothee Chalamet, Elle Fanning, Liev Schreiber, Jude Law, Selena Gomez, Rebecca Hall gibi seyri keyifli isimler yer alıyor filmde.
Vicky Cristina Barcelona – 2008
Ah! Bu filmin yeri de, enerjisi de bir başka benim için. Penelope Cruz, Javier Bardem, Scarlett Johansson ve Rebecca Hall’un başrolleri paylaştığı Vicky Cristina Barcelona, Allen’ın en çekici ve büyüleyici filmlerinden.
Barselona’da geçen film, kendini keşfetme yolculuğu eşliğinde, iki yakın ama çok farklı karakterlere sahip olan arkadaşlar Johansson ve Hall’un canlandırdığı karakterlere odaklanıyor. Alaycı mizahı, samimi anlatımı ve Barselona’nın çarpıcı arka planına karşı kurulan hikayesiyle, Allen’ın şehir ve karakteri birbirine yedirmedeki en kıymetli yapımlarından.
La Rambla’da turlayan karakterlere eşlik etmek istemez misiniz? Zamanı gelince kullanmak isterseniz diye de “Barcelona’da Uğramanız Gereken 9 Kahveci ” yi buraya bırakıyorum.
Midnight in Paris – 2011
Paris <3 1920’lerin bohem Paris’i hakkında fantastik bir yolculuk. Nostalji ve modernizm temalarını keşfederek hem de. Bu film, Woody Allen’ın kariyerindeki en iyi ticari başarılarındamış.
Filmde; Gil (Owen Wilson) hayal kırıklığına uğramış bir senaryo yazarı ve nişanlısı ile bir seyahate çıkıyor. Gil, tek başına Paris sokaklarında dolaştığı bir gecede, 1920’lerin Paris’inde buluyor kendini. Gerçek hikayede burada başlıyor. Midnight in Paris, cazip bir fantezi sergilemek için zekâ ve inceliği kullanıyor.
To Rome With Love – 2012
Dünyanın en büyüleyici şehirlerinden birinde geçen film, şehrin cezbediciliği kadar bir iz bırakmamıştı bende. Klasik Woody Allen filmi evet ama diğer şehir filmlerinin kesişim kümesine dahil olması zor gibi bence.
Tabii ki her türlü izlenir. Penelope Cruz Woody Allen, Alec Baldwin, Ellen Page filmde başrolü paylaşan oyunculardan.
“İtalya’da geçen ilham verici filmler” listesini şuraya ekliyorum.
Match Point – 2005 | Londra
Bu filmin de yeri baya ayrı! Zenginliğin karanlık gerçekliği ve insanın ahlaki pusulası üzerinde kontrol sağlayabilen şeyler Match Point filminde yüzümüze güzelce çarpıyor. Şehvet, açgözlülük ve çaresizlik…
Londra ise filmin başrolündeki şehir. Londra’nın dramatize atmosferinde anlatılan bu sarsıcı hikaye, kesinlikle izlenmeyi hak ediyor. Jonathan Rhys-Meyers tarafından canlandırılan Chris Wilton karakteri, bir tenis koçu ve zengin öğrencilerinden birinin kız kardeşine aşık. İlişkileri geliştikçe Chris hayatın daha ince gerçeklerine bağımlı hale geliyor. Hayatına ansızın giren Nora ile de arasında kıvılcımlar başlarken; Chris’in de karanlık ve korkunç kararları günden güne yükseliyor.
Ayrıca Londra, Woody Allen’ın New York’tan sonraki en popüler şehri diyebiliriz. Match Point’e ilave olarak Scoop, You Will Meet a Tall Dark Stranger, Cassandra’s Dream filmleri de bu şehirde çekildi.
Blue Jasmine – 2013 | San Francisco
Eski gösterişli hayatına veda eden Manhattan’lı bir kadının karanlık komedi draması. Cate Blanchett tarafından canlandırılan Jasmine karakteri, eski yaşamı ve yeni hayatı arasında sürekli bir savaşta kalıyor, filmi izlerken Jasmine anlayış beslerken buluyor insan kendini. Sevdiğim Woody Allen filmlerinden.