Bu yazı güncellemeye açıktır. Rast gele!
Aslında sezonlarca dizi izlemek düzenli olarak yaptığım bir şey değil. Üniversite zamanı izlediğim o uzun sezonlu diziler sayesinde kendimce bir seyir arşivi oluşturmuş oldum neyse ki.
Son yıllarda tercihim daha çok; mini dizilerden ve bölüm süreleri kısa olan dizilerden yana. 2017 yazında, yoğun iş temposu eşliğinde, daha önce defalarca başladığım Game of Thrones’a niyet edip yeniden giriştim ve altı sezonu yaklaşık bir ay içinde bitirdim. Yapıp yapabileceğim de bu olsa gerek.
Neyse, bugünden (Ekim 2020) geriye doğru gidiyorum ve son zamanlarda / aylarda yayınlanan dizilerden izlemeye başladıklarımı + bitirdiklerimi aşağıya ekliyorum. Genel olarak 2020’de yayınlanan yapımlara odaklandım. Yanlarına da, Türkiye’deki dizi + film izleme platformlarından hangilerinde yayında olduklarını ekleyeceğim.
Not: Bu yazının üzerine Instagram’dan gelen önerileri de aşağıya ekliyorum.
I Hate Suzie (BeIn Connect’de mevcut), Soulmates, The Duchess (Netflix), Hunters (Amazon Prime), Ratched (Netflix).
The Queen’s Gambit / Netflix
Bitirdim! Beth’in karakter akışını çok sevdim. Ataerkil düzende, onun yaşadığı dönemdeki varlığı, mücadelesi iyi hissettirdi. Toplamda yedi bölümden oluşuyor. Her bölümde de odağından şaşmadan ilerliyor bence. 1960’ların etkisiyle de görsel şölen garantisi.
Beth Harmon rolü için biçilmiş kaftan olduğunu düşündüğüm Anna Taylor-Joy’a sevgiler. Bu mini dizideki hikaye, gerçek bir karakterin yaşamını anlatıyor değil. Gerçek yaşamda, satranç konusunda başarıyla anılan isimlerin genelinden bir toplama hikaye denebilir.
Ratched / Netflix
18 Eylül’de yayına giren dizi Ratched, Netflix’in 2020’de en çok izlenen (48 milyon kayıtlı Netflix abonesi) dizisi olma unvanını da kapmış durumda. İlk başta biraz ön yargılıydım açıkçası. Sebebi de; mazisinde gerçekten sevilen işleri olan ama son dönem gerçekleştirdiği projeleriyle kendini benden soğutan Ryan Murph’nin projesi olmasıydı.
Neyse, gelen tavsiyeler üzerine başladım. Bitirmeye niyet ettim. Kostümlerin ve atmosferin etkisinden de çıkamıyorum. Dizide, 1975 yapımı One Flew Over the Cuckoo’s Nest (Netflix’te mevcut) filmindeki hemşire Ratched karakterinin, o acımasız karaktere dönüşmesini izliyoruz.
The Great / BeIN Connect
Hulu’da gösterilen dizi, ilk kez Mayıs 2020’de yayınlandı. The Great, Büyük Katerina’nın ( II. Katerina) Rusya tarihindeki en uzun süre hüküm süren kadın hükümdarlığa yükselişini konu alan hicivli ve komik bir drama. Elle Fanning’in Katerina’yı canlandırdığı dizide, İmparator Peter karakterinde Nicholas Hoult karşımızda.
Dizinin senaryosu ise Yorgos Lanthimos’un yönettiği The Favorite filminin senaristlerinden Tony McNamara’ya ait. İzlemeye başlamam için büyük bir etkisi oldu bu bilginin. Birinci sezonu 10 bölümden oluşan dizinin şu an için üçüncü bölümündeyim. Güzel akıyor ve atmosferiyle de izletiyor.
Emily in Paris / Netflix
İçinden Paris geçtiği için balıklama atlamak istediğim bir dizi oldu kendisi. Neticesinde de atladım. Azıcık şehrin havasını aldım ve çıktım. Dizinin rüzgarından başım dönmedi ama ne yapalım. Evdeki hesapla, çarşıdaki uymuyor.
Emily in Paris’in çekildiği yerleri de yazdım ki, diziyi izlemek için asıl sebebin ne olduğunu hatırlayalım.
We Are Who We Are
Dizinin yönetmeni Luca Guadagnino olduğu için yayınlanmasını büyük bir iştahla beklediğim mini dizi. HBO dizisi olması da heyecanımı artırdı tabii.
İtalya’nın Chioggia sahil kasabasının askeri bir üssünde yaşayan iki Amerikalı gencin kendilerini keşfetme hikayesi. Fraser karakterini tanımak, anlamaya çalışmak, aynı şekilde onun kendini anlamaya çalışması ilk bölümlerde keyifle seyrettiriyor. Dizide, askeri ortamın renksizliğini canlandıran bir gençlik ekibi mevcut. Fena!
White Lines / Netflix
Ibiza’nın ‘deniz+güneş’ yeter atmosferi için açtım, izledim White Lines’ı. Hakkaten de izlerken hafifledim, ‘Nerede benim sırt çantam?’ duygusunu hissettim.
Abisinin ölüm nedenini araştırmak için İngiltere’den Ibiza’ya gelen Zoe karakteri, bu süreçte kendi iç yolculuğunu da başlatıyor. Bu kısımlar oldukça keyifli mesela. Ibiza neyi / neleri ile ünlüyse dizide de misliyle görüyoruz. Böyle güzel atmosfer önünde geçen, ara ara tıkansa da, genel olarak akan bir dizi ararsanız göz atabilirsiniz.
Boxer karakteri senin de kulakların çınlasın. Dizinin ikinci sezonu da ‘kesinlikle’ gelmeyecekmiş.
I May Destroy You / BeIN Connect
Ah! Michaela Coel içindi bu ah! Diziyi izleyeli bir ay oldu galiba ama karakterlerin, birtakım anların hala etkisindeyim.
Londra’da geçen hikaye; kendine güvenen, arkadaşlarıyla güçlü bağlar kuran, İtalya’da bir erkek arkadaşı olan ve çıkardığı ilk kitabından sonra gelişen bir yazarlık kariyeri olan Arabella (Michaela Coel) üzerine kurulu. Dizide de, sarhoş olduğu bir gecenin ardından başından geçenleri hatırlamaya çalışmasını, hayatının her unsurunu sorgulamasını ve yeniden inşa etmeye çabalamasını izliyoruz. Fazla içselleştirdiğim bir dizi oldu. Dizinin başrol oyuncusu olan Michaela Coel aynı zamanda dizinin yaratıcısı.
Coel’in oynadığı ve Netflix’te yer alan Black Earth Rising isimli diziyi de öneririm. Tabii dizide John Goodman performansını izlemek de çok keyifli.
Little Fires Everywhere
Karantinaya girdiğimiz ilk haftalarda izlemeye giriştim ama malesef dizinin konusu ve dünyamızın ağırlığı sebebiyle iki bölüm izleyip, bırakmayı tercih ettim.
Reese Witherspoon ve Kerry Washington için yeniden izlemeye devam edeceğim belli ki. Çünkü buraya yazdım artık, dönüşü yok.
Run / BeIN Connect
BeIN Connect, yeni dizileri eş zamanlı yayınlama konusunda şu an en gözde platformlardan. Ama diğer platformlarla bir rekabet içinde olduğunu bile hissettiremedi bence hala.
Neyse! Run, heyecanla beklediğim dizilerdendi. Phoebe Waller-Bridge, dizinin arkasındaki isimlerden olduğu için bu heyecanın olması oldukça olası. İlk bölümlerdeki gizem ve diyaloglar, merak duygumu artırdı ama benim için bir yerde tıkandı bir şeyler. Dizi yedinci bölümüyle de final yaptı. Devamı gelmeyecek diye biliyorum ama artık kısmet. Başrol oyuncuları Domhnall Gleeson ve Merritt Wever uyumunu da sevdim mi, sevmedim mi emin olamıyorum hala.
High Fidelity
Kafa dağıtmalık, spotify listelerini güncellemelik bir dizi. High Fidelity filminden uyarlanan dizinin başrolünde, enerjisini çok sevdiğim Zoë Kravitz var. Dizi yayınlandıktan kısa bir süre sonra, ikinci sezonunun iptal edildiği açıklandı. Bu karar beni çok etkilemedi.
Normal People
Sally Rooney’nin aynı adlı kitabından uyarlanan dizi, karantinanın en çok konuşulanlarından olmuştu. Beğenen kadar, sevmeyen de oldukça fazla. Kitabı bitirdikten çok kısa bir süre sonra dizi yayınlanmıştı ve belki de okuduklarımın da etkisiyle dizinin atmosferine çabuk dahil oldum.
İzlerken keyif aldım.
Dizi, dünyanın farklı şehirlerinde geçtiği için de insanı havaya sokmayı başarıyor. İşte bahsi geçen o şehirler, Normal People’ın çekildiği yerler şu yazıda.
Mrs. America
Heyecanla beklediğim ama istediğim gibi konsantre olup izleyemediğim ve bir türlü bitiremediğim dizi. Feminizm’in yükselişi ve ABD’deki Eşit Haklar Tasarısı’nın hazırlanış sürecini konu edeninen Mrs. America, muhafazakar kadın hareketinin başı Phyllis Schlafly (Cate Blanchet) başta olmak üzere dönemin ünlü feministlerinin hikayelerine odaklanıyor.
The Third Day / BeIN Connect
Başladım bakalım. Bu mini dizinin bölümleri eş zamanlı olarak yükleniyor. Jude Law başroldeki oyunculardan.